KUYRUKLU YILDIZLAR ve KÜÇÜK GEZEGENLER

(Comet &Asteroid)

ISON (C/2012 S1)

PAN-STAARS (C/2011 l4)

Kuyruklu yıldızlar, Güneş sisteminin dışından bir hiperbolik  yani açık bir yörünge izleyerek Güneşe çok değişik yönlerden yaklaşırlar. Bunlara aniden görünen cisimler denilir. Ne zaman ortaya çıkacakları bilinmez.Kuyruklu yıldız gözlemciliği amatör gökbilimcilerin en çok uğraş verdiği alanlardan biridir.

 Keşfedilen kuyruklu yıldızlara  genellikle onu keşfeden kişi veya kişilerin adı verilmektedir.  PAN-STAARS'a ise, 2011 Haziran ayında  Hawai’de bulunan 1.8 metrelik"The Panoramic Survey Telescope & Rapid Response System" teleskobuyla keşfedildiği için teleskobun ismi verilmiştir. 

 

Dünyaya 160 milyon km yakın olacak, yani Merkür’ün yörüngesi civarında olması bekleniyor.

Yeniayla beraber günbatımında görünecek olması nedeniyle dikkat çekeci bir manzar oluşacak. 8 Mart'ta, batı ufkunuzda pus, su buharı ve diğer görüşü engelleyici unsurlar yoksa  Güneş batıştan hemen sonra 15 dakika süreyle gözlenebilir. Güneş ufka yaklaştığı zaman bakılmak istenirse ufkun parlaklığından görülemeyebilir, daha geç bakılırsa da ufka çok yakın olacağı için gözlenmesi zorlaşabilir. 10 Mart'ta Güneş'e en yakın konumundan geçecek (45 milyon km). Gökyüzündeki gecelik yürüyüşünü yaparken Güneş'in parlaklığında kaybolacak, ama yeniden 12 Mart'ta gözlenebilir konuma gelecek. Mart ayı boyunca yavaş yavaş sönükleşecek ve ay sonunda artık dürbün veya küçük teleskoplarla gözlenmesi çok zorlaşacak. Kuyrukluyıldız, parlak bir ışık noktasından ufuktan neredeyse dimdik yukarı doğru uzayan sisli kuyruğu ile bir ünlem işaretini andıracak.Bu geçiş, PAN-STAARS kuyrukluyıldızının Güneş'i ilk ziyareti olacak. O yüzden sıcaklığa ve kütle çekimine ne kadar dayanacağı bilinmemektedir.

 

Kuyruklu yıldızlar, gökyüzünün en görkemli küçük cisimleridir.  Yörüngelerinde hareket ederken Güneş sisteminin iç bölgelerine ve özellikle Yer’e yaklaştıklarında uzun kuyrukları, gök yüzünün büyük bir bölümünü kapsar. Dikkatli incelendiğinde arka plandaki yıldızlara göre hareketli oldukları hemen anlaşılır. Ancak böyle görkemli görünen kuyruklu yıldızların sayısı çok azdır. Sönük olanların sayısı fazladır ve ancak teleskopla gözlenebilirler.

Çıplak gözle kuyruk kısa gözükmesine karşın teleskopla bakıldığında veya fotoğrafı çekildiğinde onun daha uzun olduğu anlaşılır. Yapılan ayrıntılı araştırmalardan çekirdeğin  toz ve buz niteliğinde katı olduğu  ve boyutlarının  1-20 km  arasında oldukları bulunmuştur. Baş ve kuyruk bölgesi ise gaz ve toz'dan oluşmuştur.

 

 

Yörüngelerinin özelliğinden onların Güneş sistemini saran uzayda disk benzeri değil de küresel bir hacimden geldikleri söylenebilir. 1950 yılında Hollandalı bilim adamı Jan OORT o zamana kadar gözlenen kuyruklu yıldız yörüngelerini inceleyerek bu küresel kuşağın Dünya Güneş arası mesafenin 50 000 katı uzaklıkta yer aldığını ileri sürdü. Milyonlarca kuyruklu yıldızın bulunduğu bu kuşağa Oort Bulutu (Oort Cloud)  veya Oort Kuşağı adı verildi.

 

Güneş sisteminden çok uzakta olan bu bölgede yer alan kuyruklu yıldızlara Güneş'in uyguladığı çekim kuvveti kadar diğer yakın yıldızların uyguladığı çekim kuvveti de önem kazanır. Bulutta meydana gelen tedirginlikler sonucu kuşaktan ayrılan kuyruklu yıldızın Güneş Sistemine gelerek geri kuşağa dönmesi 30 milyon yıl alır. Böyle uzun dönemli  olanlar yörüngelerinde hareket ederken Jüpiter'in yeteri kadar yakınından geçerlerse onun çekimi etkisiyle yörüngeleri değişir ve artık Güneş Sistemi içinde dolanmaya başlarlar ve kısa dönemli kuyruklu yıldızlar sınıfına geçerler ve  bir daha ne zaman görünecekleri kesin olarak bilinir.

Bilinen en kısa dönemli k.yıldız Encke (3.3 yıl) en uzun dönemli Rigollet (151 yıl) ve en meşhur'u İngiliz gökbilimci Edmund Halley'in  1682 yılında gözleyip incelediği  kuyruklu yıldızın yaklaşık 76 yılda bir görülen kuyruklu yıldızla aynı olduğunu kanıtlaması üzerine Halley adı verilen yıldızdır.

 

Kısa dönemli kuyruklu yıldızlar Güneşe her yaklaştıklarında buharlaşma süresince kütle kaybederler. Bu nedenle dönemli olanlar bir gün ölebilir. Halley'inde son gelişinde oldukça sönük olduğu ve Güneş'ten uzaklaşırken parçalandığı görüldü. Bu nedenle 2062 yılı ziyaretini yapamayacağı öne sürülmektedir.

yukarı

 

ISON (C/2012 S1)

 

28 kasım’da Güneş'e  bir milyon kilometreden daha az bir mesafe kadar yaklaşacak olan ve çekirdeğinin 1-10 km arasında olduğu tahmin edilen kuyruklu yıldız bu süreçte hayatta kalmayı başarabilirse,gündüz saatlerinde bile dolunay parlaklığında görünebilir.

Bu haliyle bile çok dikkat çekici olabileceği söylenebilir fakat Güneş sebebiyle veya gravitasyonal çekim sebebiyle parçalanabilir de. Aslında büyük bir kuyruklu yıldız olması sebebiyle hayatta kalma olasılığı yüksek. Parçalandığı takdirde  de ayrıca bir görsel şölen olacak. Yörüngesinden dolayı parçalarının Dünya'ya çarpma ihtimali yok gibi.

 

 

Yörüngesi ile ilgili bilgiye; http://ssd.jpl.nasa.gov/sbdb.cgi?sstr=ISON;orb=1;cov=0;log=0;cad=0#orb ve http://science.nasa.gov/science-news/scRus astronomlar Vitali Nevski ve Artyom Novichonok'un 2012 Eylül ayında buldukları kuyruklu yıldıza gece gökyüzü araştırma proğramlarının adı olan C/2012 51 (ISON) (International Scientific Optical Network) adı verildi. ience-at-nasa/2013/18jan_cometison/ adresinden ulaşılabilinir.

 

 

Daha önce gelecekte ne olacağı 3 ayrı senaryoda tartışılan ISON  şu anda YAŞIYOR ama nasıl?

Senaryo 2'de ifade edilenler:

 

-Farzedelim ki birkaç hafta daha bozulmadan hayatta kalsa bile Güneşe yakın bölgede tehlikeli bir meydan okuma olacak.

-Güneşe çok yaklaştığında denge sıcaklığı 5000 fahrenayt dereceye ulaşacak bu aşırı sıcaklık çok fazla toz ve taş oluşmasına sebeb olup yüzeyini buharlaştıracak.

-Bu cehennemde herşeyin hayatta kalabilmesi inanılmaz görünürken  Çekirdeğinin gerçek boyutu ile kıyaslandığında göreceli olarak küçük oranda kütle kaybecek.

-ISON’un yaşamak için 200 metreye ihtiyacı var halihazırdaki tahminler 500m- 2km arasında olduğunu yönünde.

- Hızlı hareket ettiği için uzun süre bu aşırı sıcaklarda kalmayacak olması onun avantajı

-Maalesef ISON güneşe yaklaştığı için  tehlike iki kat.

-Hayatta kalsa bile dış yüzeyinde hızlı bir buharlaşma sözkonusu yaklaşma devam ettiğinden Güneşin çekimi  onun bir kısmını çekip koparabilir.

-Gerçi böyle yara almış-tahrip olmuş kuyrukluyıldız hala muhteşem görünebilir

-Örneğin bunun gibi güneşe çok yakın (sungrazing) kuyrukluyıldız LOVEJOY Aralık 2011’de Güneş yüzeyinin 100.000 mil ( 160934.4 km)içinden geçti  ve parçalandı yeniden şekillenen uzun toz kuyruk dünyadaki gözlemcileri büyüledi.

Senaryo 3'de ifade edilenler:

 

-Son senaryo çok basit. ISON hayatta kalır ve güneşe hafif dokunuşları sonucunda yeteri kadar nükleer materyal ortaya çıkar ve o aktif bir kuyrukluyıldız olarak devam eder.

-Eğer bozulmadan kalabilirse büyük olasılıkla Güneşe çok yakın bölgede yeteri kadar toz kaybederek çok güzel bir kuyruk oluşturmuş olacak.

-En  gerçekçi iyi senoryo ise kuyruğun onlarca derece uzayacağını tıpkı Comet McNaught (C/2006 P1) olduğu gibi sabah erken saatlerde gökyüzünü aydınlatacağı şeklindedir.

-ISON birkaç büyük parçaya bölünse bu olacakların en iyisi olur.

 

ISON Dunya'dan ve Uzay'dan çok iyi takip edildi ve ediliyor.

 

Fotoğraf 15 Kasım 2013 Amatör astronom Mike Hankey of Auberry, California

 

kaynak: http://science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/14nov_whatsnext/

yukarı

 

YAKIN GEÇMİŞİMİZDEKİ KUYRUKLU YILDIZLAR

 

 

yukarı

 

KÜÇÜK GEZEGENLER (astreoidler)

 

Tarihçe:Küçük gezegenler çok küçük oldukları için çıplak gözle geceleyin gökyüzünde görülemezler. 1800 yıllarına kadar bunların varlığı bilinmiyordu. 1781 yılında Uranüs keşfedildiğinde,  Titius-Bode yasasının doğruluğu iyice kanıtlanmış oldu. Bu nedenle zamanın gök bilimcileri Güneşten 2.8 astronomik birim (1 AB=150 milyon km) uzaklıktaki kayıp gezegeni aramaya başladılar. ,1801 yılında bu araştırma sonuca ulaştı ve tam 2.8 AB uzaklığında Ceres adı verilen bir gezegen bulundu. 1890 yılına gelinliğinde, küçük gezegenlerin sayısı 300'ü bulmuştu. Bunlara keşif sıra numarası verilir. 1941 yılında Prof Gleissberg'in İstanbul Üniversitesi Gözlemevi'nde yaptığı gözlemlerin bu alana yaptığı katkısı nedeniyle bir küçük gezegene ANKARA adı verilmiştir. 

Nerede Bulunurlar: Küçük gezegenlerin çoğu, Mars ve Jüpiter gezegenleri arasındaki bölgede bulunur ve büyük gezegenler gibi Güneş etrafında bir yörüngede dolanırlar.

Çok az sayıda olan bazıları da bu bölgenin dışında bulunurlar ve bunların basık elips yörüngeleri Merkür yörüngesini keser. Dolayısıyla bunların Yer'e çarpma olasılıkları vardır. Bu tür olanlara APOLLO küçük gezegenleri adı verilir. Bu türlerin kökeni olarak ya büyük kütleli Jüpiter gezegeninin tedirginlik etkisi ile ilk yörüngelerinden çıkarılmış küçük gezegenler veya ölü kuyruklu yıldız çekirdeği oldukları ileri sürülmektedir.

Diğer bir türleri de Jüpiter yörüngesinde dolanırlar. Bunların Jüpiter'in  60 derece önünde ve arkasında yer alırlar. Bu noktalara gökbiliminde Lagrange noktaları denir. Bu bölgedeki küçük gezegenlere TROJAN (TRUVA) dı verilir. Bugün bilinen en büyüğünün adı Hektor'dur ve 300 km uzunluğunda ve 100 km genişliğinde yumurtamsı bir cisimdir.

Son yıllarda Jüpiter dışında da küçük gezegenler bulunmaya başlamıştır. Bu bölgede 1977 yılında keşfedilen  küçük gezegene 2060 Chiron adı verilmiştir.

Yapıları: Spektrumları incelenerek yapıları anlaşılmaya çalışılmıştır. 2.8 Ab uzakta bulunanların çoğu, demir ve kayadan oluşmuştur. Bazılarının yüzeyinde içinde su barındıran mineraller vardır. 4 Vesta'nın yüzeyi ise bazaltik lavlarla kaplıdır.

Jüpiter yöresindekilerin kaya ve buzdan oluştukları ileri sürülmektedir.

Daha dış bölgelerde bulunan küçük gezegenlerin yüzeyi ise, su karbonca zengin bir materyal ile kaplıdır. Bu nedenle bunların Güneş ışığını yansıtma yüzdeleri düşüktür.

Apollo türü küçük gezegenlerin yapıları yukarda anlatılanların karışımıdır. Buunlarda metal ve mineraller bol miktarda bulunduğundan ve Dünyamıza çok yakın geçtiklerinden dolayı, bunlardan insanoğlunun nasıl yararlanacağı uzay merkezlerinde tartışılmaktadır. Kuyruklu yıldızlar ve Küçük gezegenlerle ilgili  güncel bilgi http://neo.jpl.nasa.gov/ 

 http://www.minorplanetcenter.org/iau/lists/Dangerous.html adreslerinden alınabilir.

 Kaynak: Astronomi ve Uzay bilimleri ders kitabı.Tekışık yayıncılık

 

Asteroid 2012 DA14

 

Avusturalyalı amatör astronom Dave Herald'ın 3 dakikalık poz süresi vererek resmini çektiği asteroid (küçük gezegen)  2012 DA14'in  15 Şubat 2013 tarihinde Türkiye saati ile 21:27'de Dünya'nın 28.000 kilometre yakınından geçeceği tahmin edilmektedir.  Birçok iletişim uydusunun bulunduğu bu bölgedeki uydular için herhangi bir tehlike söz konusu değildir.

 

 

Bu asteroid Yer'e en yakın konumlarından geçerken çok ayrıntılı radar gözlemleri ile, yüzey özellikleri, radyo dalgalarını yansıtıcılığı, sismik aktivitesi de belirlenecek. Asteroid üzerindeki depremler Yer'in kütleçekim alanından dolayı yaşayacağı gelgit etkilerinden ileri gelecektir.

Bunlar ilk kez tespit edilmeye çalışılacak. Astreoidin geçiş sırasında hissedeceği ivmelenmeler yeryüzünde olsaydı bizim için oldukça küçük ivmeli depremler olurdu. Ama asteroid çok küçük bir kütle olduğu için, üzerinde yerel olarak oluşan böylesi ivmeler, onun yüzey şekillerinde değişiklikler oluşturabilir. Bu sırada gözlenecek bazı nicelikler (renk, kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı, şekil, yansıtıcılık v.b) ve bunlardaki değişimler asteroid'de "deprem"lerin olduğuna işaret edecektir. Yer'deki bazı büyük optik teleskoplar ve güçlü radarlar geçiş sırasında bunları tespit etmeye çalışacak. 

Alıntı: http://science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/14feb_asteroidquakes/

http://www.esa.int/Our_Activities/Operations/Highlights/2012_DA14_nears

yukarı